yaslilikta-beslenme

Yaşlılıkta Beslenme

Türkiye’de 65 yaş ve üzerinde yaklaşık 4 milyon kişi yaşamaktadır. Ülkemizde yaşlı nüfusun oranı ve yaşlılarda hastalıkların görülme sıklığı giderek artmaktadır. 

Ülkemizde 65 yaş ve üzeri yaşlı nüfusun önemli bir bölümü, yetersiz ve dengesiz beslenmeden kaynaklanan hastalıkların etkisi altında yaşamaktadır. Bu yaş grubunda görülen şişmanlık, diyabet, kalp-damar hastalıkları, osteoporoz, felç, iskelet ve kas sistemi hastalıklarında bilinçsiz beslenme önemli bir risk faktörüdür.

Her yaşta olduğu gibi bu yaş grubunda da yeterli ve dengeli beslenme sağlığın korunması ve geliştirilmesi için çok önemlidir. Yeterli ve dengeli beslenme; dört besin grubunda bulunan besinlerin yeterli miktarda tüketilmesiyle sağlanır. Bu besinler; süt grubunda yer alan süt, peynir ve yoğurt; et grubunda yer alan et, tavuk, yumurta ve kuru baklagiller; sebze ve meyve grubu ile tahıl grubuna giren ekmek, bulgur, makarna, pirinç, mısır ve tarhanadır.

Bu besinlerin önerilen tüketim miktarları kişiye özgü olarak değişmekte, bireyin yaşı, cinsiyeti ve fiziksel aktivite durumu bu oranları etkilemektedir. Öğün sayısı artırılmalı, az ve sık yemek yenilmelidir. Sabah kahvaltısı mutlaka yapılmalıdır. İdeal vücut ağırlığı korunmalı, besinler yoluyla alınan enerji ile harcanan enerji arasındaki denge sağlanmalıdır. Yağlı besinlerin tüketimi sınırlandırılmalıdır. Kırmızı et yerine tavuk veya hindi eti tercih edilmelidir.

Haftada en az 2-3 kez balık tüketilmelidir. Hayvansal kaynaklı yağ tüketimi azaltılmalı, bitkisel kaynaklı sıvı yağlar tercih edilmelidir. Az yağlı veya yağsız süt ve yoğurt tüketimine özen gösterilmelidir. Kan şekerini hemen yükselten şeker, şekerli ve hamurlu besinler yerine muhallebi ve sütlaç gibi sütlü tatlılar tercih edilmelidir. Özel gün ve toplantılarda pasta, tatlı ve şekerleme tüketiminden olabildiğince kaçınılmalıdır.

Her gün imkanlar dahilinde 5-7 porsiyon sebze ve meyve ile haftada 2-3 kez kuru baklagil yemeği tüketilmelidir. Kızartma ve kavurma yöntemleri yerine sağlık açısından daha uygun olan haşlama, ızgara ve fırında pişirme yöntemlerini tercih edilmelidir. Kızartılmış besinlerden uzak durulmalıdır. İçinde et bulunan yemekleri pişirirken ilave yağ konulmamalıdır. Mümkün olduğunca yaşa uygun olarak fiziksel aktivite artırılmalıdır.

65 yaş üzerindeki kişilerde yoğun olarak görülen, beyin kanamaları ve ölümlere yol açan yüksek tansiyondan korunmak için günlük tuz tüketimi kısıtlanmalıdır. Hazırlanmış yemeklere ilave tuz eklenilmemeli ve tuz içeriği yüksek geleneksel besinler olan turşu ve salamuralardan uzak durulmalıdır. 65 yaş üstü kişilerin sıvı kayıpları ile bu kayıpların yol açtığı sağlık sorunları diğer yaş grubundaki kişilere göre daha yüksektir. Bu nedenle yaşlı bireyler günlük sıvı tüketimini artırmalı ve günde 8-10 su bardağı sıvı tüketmelidirler. 

Sigara, alkol, aşırı çay ve kahve tüketimi herkes için özellikle de yaşlı kişiler için sağlık sorunlarına davetiye çıkarmaktadır. Ihlamur, taze sıkılmış meyve suyu, ayran ve çorba yaşlı bireyler için uygun içeceklerdir.

besin-guvenligi-ve-hijyen

Besin Güvenliği ve Hijyen

Türkiye’de 65 yaş ve üzerinde yaklaşık 4 milyon kişi yaşamaktadır. Ülkemizde yaşlı nüfusun oranı ve yaşlılarda hastalıkların görülme sıklığı giderek artmaktadır. 

Ülkemizde 65 yaş ve üzeri yaşlı nüfusun önemli bir bölümü, yetersiz ve dengesiz beslenmeden kaynaklanan hastalıkların etkisi altında yaşamaktadır. Bu yaş grubunda görülen şişmanlık, diyabet, kalp-damar hastalıkları, osteoporoz, felç, iskelet ve kas sistemi hastalıklarında bilinçsiz beslenme önemli bir risk faktörüdür.

Her yaşta olduğu gibi bu yaş grubunda da yeterli ve dengeli beslenme sağlığın korunması ve geliştirilmesi için çok önemlidir. Yeterli ve dengeli beslenme; dört besin grubunda bulunan besinlerin yeterli miktarda tüketilmesiyle sağlanır. Bu besinler; süt grubunda yer alan süt, peynir ve yoğurt; et grubunda yer alan et, tavuk, yumurta ve kuru baklagiller; sebze ve meyve grubu ile tahıl grubuna giren ekmek, bulgur, makarna, pirinç, mısır ve tarhanadır.

Bu besinlerin önerilen tüketim miktarları kişiye özgü olarak değişmekte, bireyin yaşı, cinsiyeti ve fiziksel aktivite durumu bu oranları etkilemektedir. Öğün sayısı artırılmalı, az ve sık yemek yenilmelidir. Sabah kahvaltısı mutlaka yapılmalıdır. İdeal vücut ağırlığı korunmalı, besinler yoluyla alınan enerji ile harcanan enerji arasındaki denge sağlanmalıdır. Yağlı besinlerin tüketimi sınırlandırılmalıdır. Kırmızı et yerine tavuk veya hindi eti tercih edilmelidir.

Haftada en az 2-3 kez balık tüketilmelidir. Hayvansal kaynaklı yağ tüketimi azaltılmalı, bitkisel kaynaklı sıvı yağlar tercih edilmelidir. Az yağlı veya yağsız süt ve yoğurt tüketimine özen gösterilmelidir. Kan şekerini hemen yükselten şeker, şekerli ve hamurlu besinler yerine muhallebi ve sütlaç gibi sütlü tatlılar tercih edilmelidir. Özel gün ve toplantılarda pasta, tatlı ve şekerleme tüketiminden olabildiğince kaçınılmalıdır.

Her gün imkanlar dahilinde 5-7 porsiyon sebze ve meyve ile haftada 2-3 kez kuru baklagil yemeği tüketilmelidir. Kızartma ve kavurma yöntemleri yerine sağlık açısından daha uygun olan haşlama, ızgara ve fırında pişirme yöntemlerini tercih edilmelidir. Kızartılmış besinlerden uzak durulmalıdır. İçinde et bulunan yemekleri pişirirken ilave yağ konulmamalıdır. Mümkün olduğunca yaşa uygun olarak fiziksel aktivite artırılmalıdır.

65 yaş üzerindeki kişilerde yoğun olarak görülen, beyin kanamaları ve ölümlere yol açan yüksek tansiyondan korunmak için günlük tuz tüketimi kısıtlanmalıdır. Hazırlanmış yemeklere ilave tuz eklenilmemeli ve tuz içeriği yüksek geleneksel besinler olan turşu ve salamuralardan uzak durulmalıdır. 65 yaş üstü kişilerin sıvı kayıpları ile bu kayıpların yol açtığı sağlık sorunları diğer yaş grubundaki kişilere göre daha yüksektir. Bu nedenle yaşlı bireyler günlük sıvı tüketimini artırmalı ve günde 8-10 su bardağı sıvı tüketmelidirler. 

Sigara, alkol, aşırı çay ve kahve tüketimi herkes için özellikle de yaşlı kişiler için sağlık sorunlarına davetiye çık

dengeli-beslenme

Yeterli ve Dengeli Beslenme Sağlığın Temelidir.

Beslenme açlık duygusunu bastırmak, karın doyurmak ya da canının çektiği şeyleri yemek içmek değildir.

Beslenme; sağlığı korumak, geliştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek için vücudun gereksinimi olan besin öğelerini yeterli miktarlarda ve uygun zamanlarda almak için bilinçli yapılması gereken bir davranıştır.

Besin öğeleri vücudun gereksinmesi düzeyinde alınamadığında Yetersiz Beslenme oluşur.

İnsanın yaşamı için 50’ ye yakın besin öğesine gereksinimi vardır. İnsanın, sağlıklı büyüme ve gelişmesi, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için bu öğelerin her birinden günlük ne kadar alınması gerektiği belirlenmiştir.

Bu öğelerin herhangi biri alınmadığında, gereğinden az ya da çok alındığında,büyüme ve gelişme engellenir, sağlık bozulur.Gereğinden fazla besin tüketilirse, çok alınan bazı öğeler vücutta yağ olarak depolandığından sağlık için zararlı olur. Bu duruma Dengesiz Beslenme denir.

Dengesiz beslenmenin önlenmesinde beslenme eğitimi ile sağlıklı beslenme bilincinin kazandırılması büyük bir önem taşır.

Yeterli ve Dengeli Beslenen Kişiler

  • Sağlam ve sağlıklı bir görünüştedir.
  • Hareketli ve esnek bir bedene,
  • Muntazam bir cilde, canlı ve parlak saçlara ve gözlere,
  • Kuvvetli, gelişimi normal kaslara,
  • Çalışmaya istekli kişiliğe,
  • Boy uzunluğuna uygun vücut ağırlığına,
  • Normal zihinsel gelişme,
  • Sık sık hasta olmayan bir yapıya sahiptir.

Yetersiz ve Dengesiz Beslenenler ise;

  • Hareketleri ağır ve isteksiz
  • Sağlıksız genel görünüşte (aşırı zayıf veya şişman)
  • Pürüzlü, kuru, sağlıksız cilt yapısına,
  • Şişman veya zayıf vücut yapısına,
  • Sıksık baş ağrısından şikayet eden
  • İştahsız, yorgun, isteksiz bir yapıya sahiptir

Sağlık, insan yaşamının sürdürülmesinde, yaşam kalitesinin yükseltilmesinde ve korunmasında özel bir öneme sahiptir.

Sağlığın korunması ve geliştirilmesi kişinin öncelikle kendi sağlığına sahip çıkması ve sağlık bilincini geliştirmesi ile mümkün olduğu unutulmamalıdır.

baloon-catheter

Balon Kateterin Kullanım Amacı

Balon kateteri, çeşitli tıbbi prosedürlerde yaygın olarak kullanılan tıbbi bir cihazdır. Aslında ucuna bir balon iliştirilmiş uzun, esnek bir tüptür. Balon kateterin asıl amacı kan damarları, idrar yolları, sindirim sistemi gibi vücudun farklı bölgelerine müdahale etmektir. Bu makalede balon kateterin kullanım amacını daha derinlemesine inceleyeceğiz ve kullanıldığı çeşitli tıbbi prosedürleri inceleyeceğiz.

Balon kateterin spesifik uygulamalarını tartışmadan önce, temel yapısını ve nasıl çalıştığını anlayalım. Kateterin kendisi tipik olarak silikon veya lateksten yapılmış içi boş bir tüpten oluşur. Bir ucunda poliüretan gibi ince, esnek bir malzemeden yapılmış bir balon bulunmaktadır. Kateter vücuda yerleştirildiğinde balonun havası söndürülerek yerleştirmenin daha kolay olması sağlanır. Kateter yerine yerleştirildikten sonra balon, kateter şaftındaki küçük bir valf aracılığıyla steril bir sıvı veya gaz kullanılarak şişirilebilir.

Şimdi balon kateterin yaygın olarak kullanıldığı farklı tıbbi prosedürleri inceleyelim:

Anjiyoplasti:

Balon kateterin birincil uygulamalarından biri anjiyoplasti prosedürleridir. Anjiyoplasti, özellikle koroner arterlerdeki daralmış veya tıkanmış kan damarlarını açmak için kullanılan minimal invaziv bir işlemdir. Balon kateteri kan damarlarından tıkanıklık bölgesine kadar geçirilir. Balon yerine oturduğunda şişirilir, plak arter duvarlarına doğru sıkıştırılır ve kan damarının lümeni genişletilir. Bu, kan akışını iyileştirmeye ve göğüs ağrısı ve nefes darlığı gibi sınırlı kan akışının neden olduğu semptomları hafifletmeye yardımcı olur.

Balon Sinuplasti:

Balon sinuplasti, kronik sinüzit tedavisinde kullanılan nispeten yeni bir işlemdir. Bu prosedürde etkilenen sinüs geçiş yoluna bir balon kateter yerleştirilir. Daha sonra balon şişirilerek sinüs açıklığı genişletilir ve daha iyi drenaj ve havalandırma sağlanır. Balon sinuplasti, geleneksel sinüs cerrahisine göre daha az invaziv bir alternatif sunarak iyileşme süresini ve komplikasyonları azaltır.

Üriner Kateterizasyon:

Balon kateterin bir diğer yaygın kullanımı idrar kateterizasyonudur. Üriner kateterizasyon, hastanın kendi başına idrara çıkamadığı durumlarda idrarı boşaltmak için mesaneye bir kateter yerleştirilmesini içerir. Balon kateter üretradan mesaneye sokulur ve yerine oturduğunda kateterin dışarı kaymasını önlemek için balon şişirilir. İdrar daha sonra kateter yoluyla bir toplama torbasına akar. Bu prosedür genellikle ameliyat geçiren, idrar retansiyonu yaşayan veya idrar kaçırma sorunu yaşayan hastalarda gereklidir.

Gastrointestinal Prosedürler:

Balon kateterler ayrıca çeşitli gastrointestinal prosedürlerde de kullanılır. Böyle bir prosedür, balon kateterin yemek borusu, mide veya bağırsaklardaki darlıkları genişletmek veya geçitleri daraltmak için kullanıldığı dilatasyondur. Balon tıkanıklığın olduğu yerde şişirilerek esneyip genişlemesine neden olur. Bu, yiyeceklerin, sıvıların ve vücut sıvılarının daha iyi geçişine olanak tanır. Ek olarak, safra kanalı ve pankreas kanalı bozukluklarının tedavisinde kullanılan bir prosedür olan endoskopik retrograd kolanjiyopankreatografide (ERCP) balon kateterler kullanılabilir.

Jinekolojik Uygulamalar:

Transservikal balon tuboplasti gibi bazı jinekolojik prosedürlerde balon kateterler, tubal tıkanıklıkların neden olduğu kısırlığı tedavi etmek için kullanılır. Kateter rahim ağzından fallop tüplerine yerleştirilir ve burada balon şişirilerek tıkalı tüplerin açılması sağlanır. Balon kateter bir geçit oluşturarak doğal gebelik elde etme şansını artırmaya yardımcı olur.

Çözüm:

Sonuç olarak, balon kateterin kullanım amacı çok çeşitlidir ve çeşitli tıbbi disiplinleri kapsar. Anjiyoplasti, sinüs prosedürleri, idrar kateterizasyonu, gastrointestinal müdahaleler veya jinekolojik tedaviler için olsun, balon kateterin paha biçilmez bir tıbbi cihaz olduğu kanıtlanmıştır. Minimal invazif prosedürlere izin verir, iyileşme süresini azaltır ve hasta sonuçlarını iyileştirir. Tıbbi teknoloji ilerlemeye devam ettikçe balon kateterlerin daha geniş bir uygulama yelpazesinde kullanımında daha fazla iyileştirme ve gelişme görmeyi bekleyebiliriz.

radyofrekans-ablasyon

Radyofrekans Ablasyon

Mide kapakçığının yüksek dereceli akımla (RF) belirli noktalardan temas etmesi sonucunda genişlemesinin azalması işlemin temelini oluşturmaktadır. Endoskopik yol ile yapılan radyofrekans ablasyon yönteminde kullanılan radyofrekans akımı, yıllardır kalp ritim bozuklukları, karaciğer kistleri gibi çeşitli hastalıkların tedavisinde de kullanılmaktadır. Hasta seçiminin çok önemli olduğu yöntem, genç ve mide kapakçığındaki açıklığı, 3 cm’in altında olan kişilerde uygulanabilmektedir.

Cerrahi girişime gerek kalmadan reflünün 30 dakikada tedavi edilebildiği işlem sonrasında aynı gün eve dönmek mümkün olabilmektedir.

Radyofrekans Ablasyon Yöntemi Kimler İçin Uygundur?

  • 18 yaşın üzerindekiler,
  • 6 aydan uzun süre GÖRH şikâyetleri bulanlar,
  • 2 cm ve daha az mide açıklığı olanlar,
  • Barret Ozofajiti bulunmayanlar
gastroentinal

Gastrointestinal Nedir?

Gastrointestinal terimi, sindirim sistemi ile ilgili her şeyi tanımlamak için kullanılır. Sindirim sistemi, besinlerin alımından sindirilmesine, emilmesine ve atılmasına kadar olan süreci kapsar. Bu sistem, ağızdan başlayarak, yemek borusu, mide, ince bağırsak, kalın bağırsak (özellikle kolon) ve anüs ile devam eder. Gastrointestinal sistem, besin maddelerinin vücuda enerji sağlaması, besinlerin emilimi ve atıkların dışarı atılması için kritik öneme sahiptir.

Gastrointestinal Sistemin Bileşenleri

Gastrointestinal sistemin ana bileşenleri şunlardır;

  • Ağız: Besinlerin alındığı ve çiğnendiği yerdir.
  • Yemek Borusu: Ağızdan mideye gıda taşıyan tüp.
  • Mide: Besinlerin kimyasal olarak parçalandığı organ.
  • İnce Bağırsak: Besin maddelerinin emildiği yer; üç bölümden oluşur: duodenum, jejunum ve ileum.
  • Kalın Bağırsak: Su ve tuzun emildiği ve atıkların depolandığı kısım; apandis, kolon ve rektumdan oluşur.
  • Anüs: Atıkların vücut dışına atıldığı son kısım.

Gastrointestinal Sağlık

Gastrointestinal sistemin sağlığı, genel sağlık üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Sindirim sorunları, iltihaplanmalar, enfeksiyonlar ve diğer sağlık sorunları, gastrointestinal sistemle doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle, sağlıklı bir sindirim sistemi için doğru beslenme, yeterli sıvı alımı, düzenli fiziksel aktivite ve hijyen kurallarına uyulması önemlidir.

Gastrointestinal Hastalıklar

Gastrointestinal sistem, çeşitli hastalık ve bozukluklarla karşılaşabilir. Yaygın gastrointestinal hastalıklar şunlardır;

  • Gastroenterit: Mide ve bağırsakların iltihaplanması.
  • Gastrit: Midenin iltihabı.
  • Reflü: Mide asidinin yemek borusuna geri kaçması.
  • İrritabl Bağırsak Sendromu (IBS): Bağırsakların normal işleyişini etkileyen bir durum.
  • Divertikülit: Kalın bağırsakta divertikül adı verilen keseciklerin iltihaplanması.